Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yok Mu Bir Fikir Veren Alayım!

Resim
Özellikle herhangi bir videonun/yazının bir yerinde senaryo yazısı görünce hemen gidip yorumlar kısmına ‘Ben yazmayı çok istiyorum ama aklıma hiçbir fikir gelmiyor, bana bir fikir versene’ yazanlar var. Şimdi burada 2 tip insan söz konusu; 1- Bu birinci tip insan evladı, fikir isterken gayet masumane bir beklentiyle bunu yapıyor. Zannediyorum istediği şeyin maddi/manevi ne kadar kıymetli olduğundan, hatta dünyada sırf fikrini satmak suretiyle yaşamını idame ettiren insanlar olduğundan bihaber. Bu işe hevesli belli ama nereden başlayacağını bilememiş, biri kendisine bir başlangıç yaptırsın diye uğraşıyor sadece. Anlarım. İyi niyetli insan başımla beraber. 2- İkinci tip, tam bir çakal! Yorum yazarken isteyiş biçiminden bile anlaşılır az dikkat etseniz ne maksatla yazdığı. Önce güzel sözler söyleyerek başlıyor işe, sonra acındırıyor kendini. Yazar ya da yorum yapan insanlardan gaza gelip fikrini paylaşan olursa, hele bir de bu fikir işe yarar bir şeyse tamamdır.  ...

Parazit ve Güney Kore Sineması

Resim
Merhaba. Günün konusu başlıktan da anladığınız üzere Parazit filmi. Üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına rağmen bu filmi konu ediniyor olmamın önemli birtakım sebepleri var. Yazının tamamını okuduğunuzda bu sebepleri öğrenmiş olacaksınız. Haydi başlayalım. Film hakkında çok konuşuldu biliyorsunuz. Süper filmdi diyenler oldu. Pek de bir şey söylediği yok, abartılıyor diyen oldu. Ben daha iyisini yazardım diyen senaristler çıktı! 😊 Oscar aldı ama aslında hak etmemişti, Amerika seçimlerinde aday olacaklardan bir grup seçimlerde filmde verilen mesajları seçim sloganı olarak belirledi o yüzden Oscar’ı alabildiler diyenler bile oldu. Öncelikle Oscar almış olması, üstelik birden fazla alanda almış olması çoğu insana fazla görünmüş olabilir. Bence değil! Bu tesadüfi bir başarı değil. Ben filmin Oscar’ı fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum. Burada Amerikan seçimleri etkili olmuş mudur bilemem. Akademi üyesi falan değilim sonuçta! Hepimiz çok iyi biliyoruz ki hangi alanda veri...

Syd Field’ın Paradigması

Resim
Herkese merhabalar. Bugün uzun zaman önce yazacağımı söylediğim 3 perdeli yapının versiyonlarından biri olan Syd Field’ın dramatik yapısına değineceğim. Bu yazıyı okumaya başlamadan önce eğer senaryo yazımı hakkında hiçbir bilgiye sahip değilseniz, kavramlara aşina olabilmek adına, lütfen önce Teknik Konular kısmında senaryo ile ilgili yazdıklarımı okuyun. Syd Field’ın senaryo tanımı; Screenplay is a story told in pictures with dialogue and description placed within   the context of dramatic structure. Senaryo, dramatik yapının içine diyalog ve tasvirlerle yerleştirilmiş, resimlerle anlatılan bir hikayedir. *Senaryo yazmak adım adım, gün gün ilerleyen bir süreçtir. Bu süreçte bulduklarınız/tasarladıklarınız işinize yarıyorsa kullanın, yaramıyorsa kullanmayın.  Syd Field’a göre senaryo yazımı 4 ana aşamadan oluşuyor. -           Hikaye fikrinin bulunması (Hikayeniz ne hakkında? / Hikayeniz kimin hakk...

Film Analizleri - II

Resim
Merhaba. Bugünkü yazının konusu Green Book ve Honeyland. Yazacağım filmleri seçerken özellikle dikkat ettiğim şey, bana hem insani olarak hem de senarist olarak bir şeyler katabilmiş olmaları. Aşağıda inceleyeceğim filmlerin her ikisini de severek izledim. Umarım benim filmleri izlerken dikkat kesildiğim noktalar, senaryo yazarken nerelere dikkat etmemiz gerektiği hakkında sizlere küçük de olsa bir fikir verebilir. Keyifli okumalar. Green Book (2018) Ünlü bir piyanist olan Dr. Don Shirley’nin konser turu sırasında kendisine şoförlük etmesi için anlaştığı Tony ile yaşadıklarını anlatıyor Green Book.  Aranızda vizyona girdiği dönemde ya da sonrasında bu filmi izlemiş ve hakkında konuşulanları duymuş olanlarınız vardır mutlaka. Hikâyeye konu olan ikilinin gerçekte böyle bir dostlukları yokmuş ve hikâye aslında Don Shirley’nin izni olmadığı halde çekilmiş. Filmde Shirley ile ilgili gerçeği yansıtmayan çok şey olduğu dile getiriliyor. Hikaye epey boyut değiştirmek zorunda ka...

Film Analizleri -I

Resim
Merhaba. Bu başlık altında film analizi yapmayı planlıyorum. Ama bu teknik bir analizden ziyade, izlediğim filmde benim için etkileyici olan neydi, bir senarist olarak hikâye teknik ve duygu anlamında bana ne getirdi ne götürdü… bunun gibi meseleleri içerecek. Bu amaçla bazen bir filmi tamamen irdelerken, bazen de sadece beni etkileyen bir sahneyi inceliyor olacağım. Çok önemli uyarı! Arkadaşlar bu yazıların içeriğini oluşturacak filmlerin isimlerini yazının başında paylaşacağım. Aranızda spoiler konusunda hassas olanlarınız varsa lütfen filmlerin isimlerine bakıp yazıyı okuyup okumayacağına karar versin. Ben şahsen bu spoiler mevzuunu zerre takmayan insanlardan biriyim. Biri filmi bütün detaylarıyla anlatsa oturup hiçbir şey bilmiyor gibi izleyip heyecanlanıp, mutlu olur ya da gözyaşlarına boğulabilirim 😊 Filmler: Rebel in the Rye, The Conductor. Rebel in the Rye (2017) Film 'Çavdar Tarlasındaki Çocuklar" romanının yazarı J.D. Salinger'in hayatını konu edi...