Siz Bu Düşünme İşini Bir Düşünün!
Malum biz düşünmeyi pek seven bir millet değiliz. Eğer mesele
siyaset ve futbol değilse! Bak bu ikisini çok güzel düşünürüz. Futbolcunun
aldığı paranın hakkını sahada vermiyor oluşunu özel hayatının çalkantısına
bağlar, ‘Düzelir mi bu saatten sonra’ diye kafa yorarız. Falan siyasetçinin
filan siyasetçiye ettiği ‘pek bir önemli lafı’ defaatle düşünüp, aile
toplantılarına kadar konuyu taşıyıp ne demek istedi diye irdeler, tek başımıza
yeterince düşünmemiş gibi bir de eşin dostun kafa yormasına sebep oluruz.
Gerekirse beynimizdeki son nöronun, son damla enerjisini harcamak pahasına
düşünürüz bu ikisini!
Bunlar dışında irdelenmesi gereken küçük büyük her şeyi düşünmemek
içinse çok önemli mazeretimiz vardır hep.
Aslında şöyle bir düşününce bu düşünmeye direnme olayı
hayatımızın her alanında olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
- Sinemaya giderken ‘Aman şöyle komik bir şey olsun, kafa
dağıtalım. Öyle senaristin, yönetmenin vermeye çalıştığı mesajı almak için kafa
yoracak halde değilim şu an!’,
- Okulda ‘Hocam bu formülün nereden geldiğini bilmeye ne gerek
var. Sen formülü ver, ona göre çözelim. Yorma bizi.’, (Çocuk canlısı burada
sanki sistem onu yeterince ezbere yönlendirmiyormuş gibi kendi isteğiyle,
‘hocam düşünmeyelim ezber yapalım’ talebinde bulunmaktadır.)
- İşyerinde ‘ Amaan bildiğimiz yoldan yapıp geçelim, kafamız
karışmasın.’,
- Evde ‘Şimdi kafam yorgun hanım bu meseleyi sonra düşünürüz.’
-Kabirde ‘Münker, Nekir, bir durun abicim, bir sıkıştırmayın.
Biliyorum ben o sorunun cevabını aslında ama biraz düşünmem lazım!’ 😊 Münker, Nekir: ‘ Bu saatten sonra düşünmek seni kurtarmaz yalnız.
Onu buraya gelmeden önce yapacaktın. Ama ille de düşüneyim diyorsan bir dene
bakalım. Bekliyoruz biz düşün sen, burada vakitten bol bir şey yok nasılsa,
dilediğin kadar düşün!’
İşte ideal olan işi bu son raddeye getirmemek, bütün mesele bu!
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Gördüğünüz gibi ne zaman, nerede
insanlar ya da şartlar bizi düşünmeye zorlasa, bir şekilde bir fırsatını bulup
yan çiziyoruz.
Film izlerken düşünmeye ne gerek var, okulda formüle yazıp geçelim
düşünmeye ne gerek var, işyerinde yenilikçi düşünmeye ne gerek var, evdeki
kadının/adamın/çocuğun sıkıntısını düşünmeye ne gerek var…
Neden yazılarımda her şeyin yalnızca 2 tipi/sebebi var bilmiyorum
ama burada da 2 durum söz konusu Allah sizi inandırsın😊
1-İnsanların düşünmemeyi istemek için
haklı gerekçeleri
Evet bazen düşünemeyecek kadar derin düşüncelere dalmış
olabiliyoruz. Aynı saat içinde borsa bir düşüyor bir çıkıyor, bir an yeni bir
savaş çıkacak gibi olurken, 5 dakika sonra savaş çıkarmaya çalışanlardan ’ne
alakası var’ tarzında açıklamalar geliyor, sonra bir adam karısını çocuklarının
gözü önünde vurup ‘çok öfkelendirdi pişman değilim’ diyor, karakolun ön
kapısından içeri alınıp arka kapısından salıveriliyor. Tutuklansa bile hakim 6
ay ceza verip, onu da para cezasına çeviriyor’, ülkenin bilmem hangi şehrinden
işkenceye maruz kalan hayvan haberleri geliyor, tam paranoyaklaşıp ‘on
saniyedir ülke gündemine kötü bir haber girmedi, kıyamet mi kopacak acaba’ diye
düşünmeye başladığınız anda 3 gün önce kaybolan meleğin acı haberi geliyor…
Siz de haklısınız ne diyeyim. Kafanız bu kadar doluyken şunu da
düşünün bunu da düşünün demek…
Ama maalesef bu durumların içinden bizi çıkaracak olan da yine bir
şekilde düşünmek! Çalışırken, okurken, yazarken, çizerken düşünüp daha işe
yarar çözümler bulmak, daha iyisini yapmaya çalışmak.
Bunlar haklı gerekçelerimiz, peki ya haksız olduklarımız!
2- İnsanların rahatından ödün vermemek
için düşünmekten kaçındığı noktalar
Düşünün, cümleye bununla başlayınca tuhaf oldu ama yapacak bir şey
yok bu noktada kısa süreli de olsa bir miktar düşünmeniz gerekecek, gün içinde
sosyal medyada tanımadığınız onlarca insanın sanal dertlerine kafa yorarken,
neden en yakınlarımız için aynı şeyi yapmamız gerektiğinde hep bir mazeretimiz
var?
Neden Twitter’da yazarlıkla alakası olmayan kişinin çıkardığı
‘kitabı’ (edebiyatımıza büyük eserler kazandıran tüm yazarlarımızdan özür
dileyerek yazıyorum bu kelimeyi, maalesef bundan bahsederken kitap demek
zorundayım öyle olmadığını bilsem de!) kelime kelime düşünüp, tartışmaya
enerjimiz var da kendi hayallerimizi düşünmeye gelince hep bir erteleme durumu
söz konusu?
Neden gereksiz bir dolu her şeye kafa yoruyoruz da; bizi daha iyi
bir evlat, daha iyi bir kardeş, daha iyi yazar/doktor/mühendis, daha iyi
vatandaş, daha iyi insan yapacak şeylere sıra geldiğinde şöyle bir duruyoruz.
Haydi itiraf edelim, aslında düşünemiyor falan değiliz. Baya baya
düşünmeyi istemiyoruz. Düşünmemek için direniyoruz adeta. İşimize geliyor
düşünmemek. Çünkü biliyoruz ki düşünsek aslında bu saydıklarımızı yapabilmek
için her şeye sahibiz. Birkaç eksiğimiz var sadece; bunları gerçekleştirebilmek
için yeteri kadar tutkulu değiliz mesela. Yeterli motivasyonumuz yok. Ve
maalesef bunların hepsi birbirine bağlı. Önce bir şekilde düşünmek için gereken
enerjiyi ve dikkati toplayıp bolca düşünmeli, ardından içimizdeki tutkuyu motivasyonumuzla
besleyip; kendimiz, ailemiz, ülkemiz, dünyamız için elimizden gelenin en
iyisini yapmaya gayret etmeliyiz.
Senarist olmaya çalışan arkadaşlarım! Düşünmek, daha fazla
düşünmek, yorulup mola verdiğinizde 'Nasıl daha iyi düşünürüm?'ü düşünmek. İşte
senarist olarak işinizi yaparken içinde bulunacağınız ana eylem bu; düşünmek!
Eğer ben bunu yapamam düşünmeyi sevmiyorum diyorsanız, yazmak size göre mi bir
daha düşünün.
Ben ne gerekiyorsa yapmaya hazırım, gerekirse bütün gün kafa
yormaya razıyım diyenler, hani Benden Senarist Olur mu? yazımda iyi bir yazarın sahip olduğu özellikleri
anlatmıştım, hatırladınız mı? Şimdi gidin o listeye şunu da ekleyin lütfen; Düşünmeyi
Sevmek!
Kayahan abimizin içinde bolca ‘Seni Seviyorum’ geçen güzide
şarkısından sonra, bu yazı da içinde en fazla ‘düşünmek’ geçen yazı olarak
kayıtlara geçsin! 😊
Bu arada aklından ‘Düşünüyorum, o halde varım’ esprisi geçiyorsa,
sesli düşünmediğinden emin ol. Bırak içinde kalsın!
Yorumlar
Yorum Gönder