Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İNGİLİZCE SORUNSALI!

Resim
Uyarı: Aşağıda okuyacağınız yazı ‘Ben İngilizceyi nasıl öğrendim’ yazısından ziyade, ‘Ben yaptım, siz de yaparsınız’ tarzında bir motivasyon yazısıdır. İyi okumalar. Diyeceksiniz ki yine mi İngilizce! Valla öyle bir çağda yaşıyoruz ki bunsuz olmuyor maalesef. Adet olduğu üzere size önce  kendi maceramı anlatarak başlayayım izninizle. Efendim bizim çocukluğumuzda öyle henüz embriyoyken başlamazdı İngilizce eğitimi. Önce kendi dilinde konuşmayı, yazmayı öğreniyordun. Öylesi daha kıymetli bir şeydi o zamanlar. Böyle anlatınca 80 yaşındaymışım gibi oldu, neyse 😊 Orta okula kadar İngilizce için dert etmemiz gerekmezdi. Bizim için vakti geldiğinde sınavına çalışıp geçilmesi gereken derslerden biriydi sadece. Yok efendim konuşman hangi seviye, Amerikan aksanı mı? İngiliz aksanı mı? falan hak getire. Her sene eğitime ‘What is your name?’ ile başlar ‘What is this?’ ile bitirirdik. ‘W’ ile başlayan başka sorular olduğunu öğrendiğimde 24 yaşındaydım. Saçma şakalarımızın bir

Senaryonuzu Nasıl Korursunuz?

Resim
Evet geldik en çetrefilli meselelerden birine. Senaryomuzu nasıl koruyacağız? Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Maalesef millet olarak hiçbir konuda orta noktamız olmadığı gibi, bu konuda da yok! Oldukça kalabalık bir güruh hiçbir sakınca görmeden her yerde fikirlerini, hikayesini kamuoyuyla paylaşırken, bir kesimde ‘Şu insan bana niye o kadar dikkatli baktı. Yoksa bende süper bir senaryo olduğunu anladı da çalmak mı istiyor? Hırsızlar!’ diye paranoyak bir şekilde takılıyor. Ben her ikisinin de doğru bir kafa yapısı olduğunu düşünmüyorum. Önce sağa sola, dağa taşa durdurulamaz şekilde hikayelerini yaymaya çalışanlardan başlayalım. Güzel kardeşim az ağırdan al. Yani tamam güzel bir şey bulduğunda insana paylaşma hissi geliyor bir yazar olarak yalan değil. Ama bunu gittiğin her ortamda yapmaya çalışmak yerine, okuduğunda sana faydası olacak insanlarla paylaşmak daha doğru olmaz mı? Yapımcı, senaryo hocası, birlikte yazmayı düşündüğün bir arkadaş gibi mesela. Ayrıca bizim in

Senaryo, Logline, Sinopsis, Tretman, Sahne Listesi, Index Kart Nedir? Nerelerde Kullanılır?

Resim
Senaryo; oyunculuk talimatlarını ve sahnedeki aksiyonları içeren teknik metin. Logline; bir filmin tek cümle ile özetlenmiş açıklamasıdır. (2 cümle de olabilir ancak makbul olanı içermesi gereken tüm öğeleri barındıran tek cümle olanıdır.) Sinopsis; 1-2 sayfa olacak şekilde, hikayenin ana hatlarının belirtildiği özeti. Tretman; 4-7 sayfa olacak şekilde yazılan, hikayenin detaylarının belirtildiği geniş özeti. Sahne listesi; hikayenin senaryoda yer alacak her bir sahnenin tek tek yazıldığı listedir. Index Kart; senaristlerin hikayenin her bir sahnesini; genelde sahnenin geçtiği mekanı, sahnede olacak olan karakterleri, neler olacağını ve bazen diyalogun bir kısmı veya tamamını yazmak suretiyle hazırladığı, farklı boyutlarda olabilen kartlardır. Genel olarak bu kavramların tanımları bu şekilde. Bunların her birinin nasıl yazıldığını zamanla açıklayacağım. Bu yazıda kullanılış amaçlarından ve nerede kullanıldıklarından bahsetmek istiyorum. Logline,

Senarist Olmak İçin Eğitim Şart Mı?

Resim
Türkiye’de ben senarist olacağım denildiğinde anlaşılan aşağıda özetlenmiştir. Yazım süreci 15 gün + 2 gün yapımcıyı bulup köşeyi dönme süreci falan hepi topu 17 güncük bir şey. 1.Gün – Senarist olmaya karar verilir. Tam o anda, yıllardır senarist kişisinin içinde sabırla büyük günü bekleyen ‘ilham’ artık dayanamaz ve senaristin masaya oturmasıyla gelmesi bir olur. Süpersonik hikaye fikrini bulan senarist hemen masa başına kurulur. Çünkü eğitime ne gerek vardır! Ne de olsa ünlü bir Türk Atasözü der ki; Kervan yolda düzülür. (Düzülür değil bikerem o dizilir! ‘ bir kere’ dir o bikerem olsa… neyse tamam yazmayacağım devamını bıktınız bu muhabbetten biliyorum.) FADE IN: İÇ. SENARİST KİŞİSİNİN EVİ - GECE Senarist masa başında ilhamın ona bıraktıklarıyla meşgulken, bir şey okuyucunun dikkatini çeker. Sahne başlığında büyük harflerle yazılı olan ‘GECE’ kelimesi. Okuyucu birden oturduğu yerde doğrulur.                                                                        

3 Perdeli Yapı Nedir? Kullanmak Zorunda mıyız?

Resim
İlk önce ikinci soruyla başlayacağım izninizle. Zorunda mıyız? Değilsiniz! Sanat ve zorundalık asla yan yana gelmemesi gereken iki kelime. Biri yaratıcılığınızı konuşturduğunuz sürece var olduğunuzu ortaya koyan bir kavramken, diğeri yaratıcılığınızı/özgünlüğünüzü öldürebilecek en tehlikeli şeylerden biri. Hikaye anlatmanın daha kolay, daha etkili bir yolunu bulduysanız üç perdeli yapıyı kullanmak zorunda değilsiniz. Eğer ‘Ben tamamen her türlü kalıptan, beni sınırlayan her şeyden ari bir şekilde üreteceğim’ diyorsanız, devam edin. Tretman yazmak zorunda değilsiniz. Sizden istenmiş olsa bile eğer sevmiyorsanız, hikayenin yazım aşamasında kullanmıyorsanız – ben onun yerine sahne listesiyle yazıyorum mesela – görüştüğünüz yapımcılara hikayenizi sözlü olarak anlatmayı teklif edebilirsiniz. Fransız formatta senaryo yazmak zorunda değilsiniz. Yok cidden Fransız formatla çalışmak zorunda değilsiniz, Amerikan format daha güzel. Daha iyi bir alternatif varken niye onu kullanmayalım ki