3 Perdeli Yapı Nedir? Kullanmak Zorunda mıyız?



İlk önce ikinci soruyla başlayacağım izninizle. Zorunda mıyız? Değilsiniz! Sanat ve zorundalık asla yan yana gelmemesi gereken iki kelime. Biri yaratıcılığınızı konuşturduğunuz sürece var olduğunuzu ortaya koyan bir kavramken, diğeri yaratıcılığınızı/özgünlüğünüzü öldürebilecek en tehlikeli şeylerden biri.

Hikaye anlatmanın daha kolay, daha etkili bir yolunu bulduysanız üç perdeli yapıyı kullanmak zorunda değilsiniz. Eğer ‘Ben tamamen her türlü kalıptan, beni sınırlayan her şeyden ari bir şekilde üreteceğim’ diyorsanız, devam edin. Tretman yazmak zorunda değilsiniz. Sizden istenmiş olsa bile eğer sevmiyorsanız, hikayenin yazım aşamasında kullanmıyorsanız – ben onun yerine sahne listesiyle yazıyorum mesela – görüştüğünüz yapımcılara hikayenizi sözlü olarak anlatmayı teklif edebilirsiniz. Fransız formatta senaryo yazmak zorunda değilsiniz. Yok cidden Fransız formatla çalışmak zorunda değilsiniz, Amerikan format daha güzel. Daha iyi bir alternatif varken niye onu kullanmayalım ki😊 Sektörün içinden olup, sırf adında Fransız geçiyor olmasının bile hayranlık duymak için tek başına yeterli olacağını düşünenlerin, yazımın bu kısmından pek hoşlanmayacağını düşünüyorum. Malum Avrupalı yaptıysa/bulduysa bu sevmek ya da kullanmak için yeterli bir sebep, sorgulamaya ne gerek var değil mi!

Zorunda değilsiniz elbet ama senarist olarak 3 perdeli yapıyı kullanmak için çok geçerli sebeplerimiz var. Birincisi hangi formda hikaye anlatıyor olursanız olun, yazmak çok zor. Bırakın hikaye yazmayı, size gelen basit bir maili cevapladığınızı düşünün, ne kadar uğraştırıyor değil mi? Ya da benim yaptığım gibi bir bloga yüklemek için yazdığınızı düşünün. Size şu kadar söyleyeyim buraya koyduğum her bir yazı için minimum iki gün uğraşıyorum. Yazacaklarım aklımda tamamen net olsa bile; anlatacaklarımı bir düzene oturtmak, söylemek istediğim her şeyi söylediğimden emin olmak, yazacaklarımı anlamlı bir bütün haline getirip, düzenlemek tahmin ettiğinizden çok daha uzun sürüyor.

Bir de çoğu zaman elinizde sadece geliştirilmesi gereken ortalama bir fikir, aklınızda üç beş sahne ve diyalog varken ve hatta bazen bunlar bile yokken oturup yazmaya çalıştığınızı düşünün. Bu gerçekten zor bir iş. Zor derken tabii ki bir beyin cerrahlığıyla ya da madencilikle kıyaslıyor değilim. Ama uzun ve yorucu bir yaratıcı sürecin sonunda bir eseri ortaya çıkarmak gerçekten mental olarak oldukça zorlayıcı, bunu anlatmaya çalışıyorum.

Hal böyle olunca bulduğunuz her yardımcıya iki elle sarılıyorsunuz. İşte 3 perdeli yapı da biz senaristler için bu yardımcılardan biri. Kullanmamakta özgür olduğunuz gibi burada saydığım faydalarından dolayı kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim.  

İkincisi, insan beyni sıralı bilgiyi almayı daha çok sevdiğinden, hikayenin 3 perdeli yapıyla anlatılıyor olması seyirci için de istenilen bir durumdur. Hani bazen bir filmi izlersiniz, çok seversiniz ama kafanızda hikayeyle ilgili bir boşluk oluşur da ‘Ee ne oldu şimdi, ben hiçbir şey anlamadım! Yani oyunculuklar falan iyiydi ama bir şey eksikti sanki ’ dersiniz ya. İşte size bunu dedirten; senaristin kendisine aşırı güvenip ‘ben yapı olmadan da anlatırım hikayeyi nolcak ki’ diye yola çıkıp, hikayeyi bir türlü mantık çerçevesine oturtamayıp batırmasıdır. Bu sebepledir ki, yeni bir senaristseniz tekniğinizi oturtana kadar ya da ‘hikaye anlatmak zaten zor, yapısız yazmaya kalkıp yoldan çıkmayayım’ diyorsanız sürekli kullanabilirsiniz.

Hikaye anlatırken şu durum başımıza çok geliyor. Daha yazmaya oturmadan diyorsunuz ki, tamam ben A’dan yola çıkıp B’ye uğrayıp C de bitireceğim hikayeyi. Diyorsunuz da, o öyle olmuyor işte! Eğer elinizde hikayenin bir planı yoksa, başlangıç noktanız A olur yine ama C de bitirir misiniz, Allah bilir!

3 perdeli yapıyı uyguluyoruz diye başta belirlediğimiz planın dışına hiç çıkmıyor muyuz peki? Tabii ki eğer gerekliyse çıkıyoruz. Bazen öyle oluyor ki yazarken aklınıza çok güzel bir diyalog/sahne vs. geliyor mesela. Böyle bir durumda ne yapacaksınız ‘Aman efendim ben 3 perdeli yapıya göre her şeyi ayarladım bozamam, ne kadar süper bir şey olursa olsun ekleyemem mi’ diyeceksiniz. Hayır tabii ki! Manyak mıyız? Niye böyle bir şey diyelim. Ekliyoruz aklımıza gelen tüm güzellikleri. Ve zerre kadar endişe etmiyoruz. Neden? Çünkü 3 perdeli yapı burada iskelet görevi gördüğü için, sizin de hikayenizin de dağılmasına müsaade etmiyor. Hikayenin ana hatları hali hazırda elinizde mevcut olduğundan eklemenizi yapıp yola devam ediyorsunuz. Zaten uygunsuz, bütünlüğü bozan bir şey varsa, düzenleme aşamasına geçtiğimizde kill-iyoruz bütün darling-lerimizi, gözünün yaşına bakmıyoruz.

(Kill Your Darlings! – senaristin hikayenin düzenleme aşamasında sevdiği sahne/diyalog/karakter vb. hikaye unsurlarından, hikayenin bütünlüğünü bozan ya da yeterince iyi olmayanları çıkarıp atması için kullanılan tabir.)

3 perdeli yapı yaratıcılığı öldürür, yok efendim hep aynı hikayeler, tahmin edilebilir olaylar zinciri izleriz diyecekler vardır, onlara cevabım; gençler birincisi yukarıda da belirttiğim gibi 3 perdeli yapı yalnızca bir yardımcıdır. Öyle birinin yaratıcılığını öldürecek gücü falan yoktur. İkincisi, eğer sürekli aynı tarzda filmleri/dizileri izliyorsak bu tamamen yapımcıların, senaristlerin tutan filmlerin/dizilerin konseptlerini gözüne kestirip, çeşme akarken testisini doldurma çabasından başka bir şey değildir. 10 sene önce konakta olan ağaların bugün rezidansa taşınmasından 3 perdeli yapı değil, bizzat yazarın kendisi sorunludur ay pardon sorumludur. Yani sen bir Breaking Bad yazacaktın da 3 perdeli yapı elini kolunu mu tuttu yazma diye! Böyle argümanlarla ortaya çıkacakları aklını başına almaya davet ediyorum.

Ama bunu ben demiyorum ki John Truby diyor! John Truby cidden çok sevdiğim bir senaryo hocasıdır. İşini efsane iyi yapan insanlardan biridir. Saygım çok büyük. Lakin bir röportajında 3 perdeli yapı daha doğrusu herhangi bir yapı kullanmak formüle edilmiş işler ortaya koymanıza sebep olur gibi bir şey deyince düşündürtmüştür. Zira 3 perdeli yapıyı kullanmayın derken alternatif olarak önerdiği kendi tekniği de aslında bir tür hikaye yapısıdır.  Eğer hepimiz 3 perdeli yapıyı değil de John Truby’nin yapısını kullanıyor olsaydık birileri de çıkıp ‘Truby’nin tekniğini kullanıyorsunuz ama bu yaratıcılığınızı öldürüyor, tekdüze işler çıkmasına sebep oluyor’ diyebilirdi, Truby’nin mantığına göre haksız da olmazdı!

Tekrar söylüyorum bu yazdığımdan asla John Truby’i sevmiyorum, anlattıklarını beğenmiyorum gibi bir şey çıkarmayınız. Truby’nin hikaye anlatmak ile ilgili söylediği 10 şeyden 9.99’u doğrudur, işe yarardır. Tek katılmadığım nokta, anlatacak hikayesi olmayan senaristlerin umutsuzca başarılı olmuş formatları kopyalamasını, üç perdeli yapının yaratıcılığı öldürmesi olarak yorumluyor olması. Bkz. Milyon sayıya ulaşan vampirli dizi/filmler. Robert Mckee’ciler çok koyu Mckee hayranı olup laf söyletmedikleri için, eğer Truby’ci senaristlerde de benzer bir tavır varsa papaz olmayalım durduk yerde diye yazıyorum bu açıklamayı:) Malum biz de biri seviliyorsa Allah’ına kadar sevilir. Yanlış bir şey yapsa/söylese bile eleştirilmez, eleştirilemez!

Özetle bir yapıyı kullanmak senaristin inisiyatifindedir. Eğer ben bir hikayeyi mantıksal bir düzene hiçbir yapı olmadan oturtup, hiç de zorlanmam diyorsanız başımla beraber. Oturun yazın. Ama yok benim bir yardımcıya ihtiyacım var diyorsanız 3 perdeli yapının geliştirilmiş milyon çeşit versiyonundan birini seçip kullanabilirsiniz.
Ben tabii ki de en sevdiğim insan, kıymetlimis Michael Hauge’in yapısını kullanıyorum.

3 Perdeli Yapı Nedir?

3 perdeli yapı; basitçe bir hikayenin giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşmasıdır diyebiliriz.  Şimdi burada size daha afili bir tanım yapıp, başka başka şeylerde sıralayabilirdim ama bir şeyi herkesin anlayabileceği basit bir dilde ifade edebiliyorken karmaşıklaştırmanın ne alemi var değil mi? :)

Her bir bölüm bir perde olarak kabul edilir. Ve bu perdelerin her birinde gerçekleşmesi gereken bir takım büyük olaylar vardır.

3 perdeli yapı Aristo’nun - kullandıkça dua ediyorum arkasından, insanlara faydalı olmak böyle güzel bir şey işte - tüm yazarlara, hikaye anlatıcılarına armağan ettiği süper bir düzendir.

Son zamanlarda bir grup insan (yurt dışında bir grup insan, bizim bir grup insanımızın çok önemli işleri var. Böyle hikaye anlatıcılığı filan uğraşamazlar, Twitter’da dünyayı kurtarmakla meşguller) Aristo’nun sadece hikaye anlatıcılığıyla ilgili basit bir şeyler ortaya koyduğunu ama net bir şekilde 3 perdeli yapıya dair bir şey söylemediğini falan tartışıyorlar. Bunu ne kadar ileriye götürürler, argümanlarını doğrulayabilirler mi emin değilim. Ama ben bu tartışmaya bir yerinden dahil olmayı kesinlikle düşünmüyorum. Benim için 3 perdeli yapıyı Aristo ortaya koymuştur. Efsane bir yardımcıdır. Kullanmalıyımdır. Nokta.

Bugüne kadar hikaye anlatılırken kullandığımız 3 perdeli yapının, bazı büyük anları bir düzene sokup değiştirmek suretiyle geliştirilmiş pek çok versiyonu mevcuttur.

Şimdilik bu kadar söyleyip bırakacağım, zira bundan sonra benim favorim olan 2 değişik 3 perdeli yapı versiyonunu detaylı bir şekilde yazacağım. Bunlardan ilki Syd Field’ın Paradigması olacak. İkincisi de gözümün bebeği Michael Hauge’in 6 Aşamalı Hikaye Yapısı.

Detaylarda görüşmek üzere…



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çatışma Nedir? Hikâyede Çatışma Nasıl Kurulur?

Logline Nasıl Yazılır?

Senaryo Yarışmaları