Senarist Olmak İçin Eğitim Şart Mı?
Türkiye’de ben senarist olacağım denildiğinde
anlaşılan aşağıda özetlenmiştir. Yazım süreci 15 gün + 2 gün yapımcıyı bulup
köşeyi dönme süreci falan hepi topu 17 güncük bir şey.
1.Gün – Senarist olmaya karar verilir. Tam o anda,
yıllardır senarist kişisinin içinde sabırla büyük günü bekleyen ‘ilham’ artık
dayanamaz ve senaristin masaya oturmasıyla gelmesi bir olur. Süpersonik hikaye
fikrini bulan senarist hemen masa başına kurulur. Çünkü eğitime ne gerek
vardır! Ne de olsa ünlü bir Türk Atasözü der ki; Kervan yolda düzülür. (Düzülür
değil bikerem o dizilir! ‘ bir kere’ dir o bikerem olsa… neyse tamam
yazmayacağım devamını bıktınız bu muhabbetten biliyorum.)
FADE IN:
İÇ. SENARİST
KİŞİSİNİN EVİ - GECE
Senarist
masa başında ilhamın ona bıraktıklarıyla meşgulken, bir şey okuyucunun
dikkatini çeker. Sahne başlığında büyük harflerle yazılı olan ‘GECE’ kelimesi.
Okuyucu birden oturduğu yerde doğrulur.
OKUYUCU
Gerçek mi ki bu ya? Söylenildiği
gibi hepsi hikayelerini gece mi yazıyorlar acaba!
YAZAR
Yok be oğluum. Baykuş muyuz biz.
Senaristlikle ilgili şehir efsanelerinden biri sadece.
OKUYUCU
Amma laubali çıktı bu da!
YAZAR
Seni duyabiliyorum yalnız.
Yazarın masa
başında unuttuğu senarist sıkılmaya başlamıştır. Birden kendi kendine konuşmaya
başlar.
SENARİST
(düşünceli bir şekilde)
Acaba yazmaya başlamadan önce bir kitap
falan mı okusam nasıl senaryo yazıldığıyla ilgili.
(bir an durur) Aman be yaa ne gerek var!
Hem ne kadar zor olabilir ki?
Yazar,
senaristin son söylediğine bir tarafıyla güler. Senarist bilgisayarını açar.
Ücretsiz bir senaryo yazma programı olan Celtx’i sitesinden indirip
kurulumunu yapar. Ücretsiz bir program varken Final Draft’a bir araba
parası bayılmadığı için mutludur. Yazmaya başlar.
FADE OUT.
SON
Önemli Not: Amerikan senaryo formatı kabaca bu şekilde görünür.
Ama ben bazı şeyleri önemsemeden yazdım bilginize.
1.Günden sonra 15. Güne kadar hep aynı şey yapılır.
Yenilir, içilir,… ve yazmaya devam edilir. Dananın kuyruğunun koptuğu yer 15.
Gündür çünkü hiçbir Türk bir senaryoyu yazmak için 15 günden daha fazla zaman
harcamaz, harcayamaz, geleneklerimize aykırıdır. Bu böyle biline! (tamam
sakin).
15.Gün – Gelenek bozulmamış senaryo tamamlanmıştır.
16.Gün – Yıllardır kollarını açmış senaristin koşarak
kendisine gelmesini bekleyen yapımcıyla bir günün içinde anlaşılır. Çünkü neden
olmasındır. Zaten yapımcı makul bir insan evladıdır. Adeta pamuk gibidir.
Senarist ne dese ‘he’ der.
17.Gün – Bol sıfırlı çekini alan senarist kısa zamanda
yoldan çıkar. Önce karıyı boşayıp, çocukların kendisinden olmadığını ispatlamak
için DNA testi yaptı…(pardon bu piyangodan milyon lira kazanılınca yapılandı
değil mi? ) Bol sıfırlı çekini alan senarist hayatının sonuna kadar bir daha
hiç çalışmak zorunda kalmadan mutlu mesut yaşar.
Yukarıda okuduğunuz girişte de belirttiğim gibi
ülkemizde insanların senarist olunca yaşanılacağına inandığı birtakım
zırvalıklardır. Hiçbir eğitime v.s. ihtiyaç duymadan, istenilince hemen yapılı
verilen bir şey insanımızın gözünde senaristlik. Gerçek ise bundan çok farklı!
Kritik soruyu tekrar soralım.
EĞİTİM ŞART MI?
EVET! Keşke senaristlik ilhamın sizi bulmasıyla çözülen
basit bir denklemden ibaret olsaydı ama durum hiç de öyle değil maalesef. Eğitimsiz
senaryo yazmanız mümkün değil. Ben eğitim almadan senaryo yazan birini
ne gördüm ne duydum.
Ama işin güzel tarafı; bu eğitimi illa 4 yıllık eğitim
veren bir okulda almak zorunda değilsiniz. Herhangi bir sanat dalında
bir eser ortaya koyabilmek adına, gerekli teknik bilgiyi almak için
(evet sanat yapabilmek için teknik bilgi de gerekli inanmayacaksınız ama); ilgili
bir bölümde lisans eğitimi alabilirsiniz ya da benim yaptığım gibi
kendinizi eğitebilirsiniz yahut senaryo yazım kurslarına katılabilirsiniz.
Diğer 2 seçenekten birini seçtiğinizde sizleri neler
bekliyor olacak bu konuda maalesef ne bir bilgim var ne de tecrübem. Daha önce
yazdığım gibi ben mühendisim. Senaryo yazmayı kendi kendime öğrendim çünkü diğer
iki seçenek için param da yoktu, zamanımda. Hoş param olsa da şimdi fark
ediyorum ki, kimin hangi yöntemi kullanması gerektiğinin parayla bir alakası
yok, yani var da yok. (Param olsaydı da Amerika’da Michael Hauge’in senaryo
yazma kursuna katılabilseydim fena mı olurdu. Düşüncesi bile mutlu etti.)
Şöyle söyleyeyim bunlardan hangisinin size uygun
olduğu büyük oranda sizin öğrenme şeklinizle alakalı. Mesela ben, yüksek lisans
eğitiminin bana kattığı en önemli özellik olan, çokça bilginin arasından ihtiyacım
olanı seçip sıraya koyduktan sonra, gerekeni alıp lüzumsuzlardan kurtulmayı
bildiğim için, kendi kendime öğrenebildim senaryo yazmayı. Bunu bilince işim
çok kısa sürdü diyemem. Senaryo nasıl yazılır diye araştırmaya başladığım
zamanla, ilk senaryomu yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğim zaman
arasında 3 yıl var! Ama neticede bu öğrenim şekli benim karakterime ve cebime
uygun olduğundan sonuca ulaşabildim.
Öğrenmek için; bir çalışma programına, nereden
başlayıp, hangi konulara öncelik vereceğiniz gibi şeylerin size söylenmesine
ihtiyacınız varsa, size ilk iki seçenekten birini seçmenizi öneririm. Çünkü
malum internette inanılmaz bir bilgi kirliliği var. Eğer ihtiyacınız olan
bilgiyi seçemiyorsanız bu durum sizin için cehennem gibi bir hal alacaktır.
Bu yöntemlerden hangisini seçerseniz seçin bunun
kapasitenizle bir alakası yok. Bahsettiğim eğitim şekillerinden biri diğerine
kesinlikle üstün değil buna emin olun. Çünkü iyi bir yazar olmak yazmayı çok
seviyor olmanızla ve bir şekilde gerekli eğitimi almanızla alakalı.
Bugüne kadar olan deneyimlerimden yola çıkarak
söylüyorum; Ne kadar çok okuyup/araştırıp öğrenirseniz, o kadar hiçbir
şey bilmediğinizin farkına varıyorsunuz. Hikaye anlatıcılığı bir derya, senaryo
yazarlığı da gerçekten keyifli ama çok zorlu bir yolculuk. Eğer
karakterinize göre detaylıca düşünülerek hazırlanmış bir öğrenme/çalışma
planınız yoksa bu yolculuktan eliniz boş dönmeniz kuvvetle muhtemel.
Yorumlar
Yorum Gönder