Zaman Yönetimi
Yazarken Neye, Ne Kadar Zaman Ayırmalıyız?
Merhaba. Bugünün konusu, başlıktan da anlaşıldığı üzere zaman yönetimi. Aslında yazılarımda ara ara bu konuya değindim ama söylemek
istediğim her şeyi topluca, bir yazının içinde sıralı bir şekilde vermek ve bu
vesileyle eksik kalanları da ilave etmek iyi olur diye düşündüm.
Yazarken neye, ne kadar zaman
ayırmalıyız meselesini iki kısım halinde incelemek en doğrusu olur sanırım.
1-Senarist olmaya yeni kadar vermiş
insanlar neye, ne kadar zaman ayırmalı?
2-Bir ya da daha fazla senaryoyu
tamamlamış senaristler neye, ne kadar zaman ayırmalı?
Başlamadan önce şunu da belirtmekte
fayda var; bu ikisi inceleyeceğimiz gruplar ama bu noktada hangi gruba giriyor
olursanız olun, hali hazırda başka bir işte çalışıp çalışmadığınız önemli bir
nokta. Yukarıdaki ayrımı senaryo yazmaya ayırabildiğiniz zaman üzerinden
düşünmenizi rica ediyorum. Misal başka işte çalışmayıp tüm zamanını yazmaya
ayıran bir senaristin tüm zamanını nasıl organize edeceği ile, part time ya da
full time bir işte çalışmakta olup senaryo yazmaya haftada sadece 3 saat
ayırabilen bir senaristin durumu farklı. Bunu aklınızda bulundurun.
Senarist olmaya yeni kadar vermiş insanlar neye ne kadar zaman ayırmalı?
Öncelikle senarist olmaya henüz karar vermiş
arkadaşlarım, sizin için oturup bir senaryoyu yazıyor olmaktan ziyade, bu işi
öğrenmeye daha fazla zaman harcadığınızı varsayıyorum. Çünkü nasıl ki
emekleyip, yürümeden direkt koşamıyorsak, yazar olmak konusunda da durum aynı.
Yazmakla ilgili bir okulda okuyor olsaydınız orada da önce sizi işin en
başından başlatırlardı. Önce bir süre hikaye nasıl anlatılır, senaryo nasıl
yazılır onu öğrenip, sonra senaryo yazmaya başlardınız.
Bu öğrenme kısmını atlamak için bahane arayıp,
senarist olmaya karar vermeyi takip eden ikinci gün ‘Aman şekerim ne kasıyorlar
anlamıyorum. Ben başlarım yazmaya, ilham bir elimden yeteneğim diğer elimden tutup
beni uçurur. Ne gerek var teknik meseleleri öğrenmeye. Bunlar zaman kaybı!’
diyenler olacaktır. Böyleleri de var hayatın içinde tabi. Ama sorun değil,
zamanla onlarda neyin ne olduğunu anlar. Zor yoldan öğrenirler ama öğrenirler😊
Senarist olmaya karar veren arkadaşlarım, ilk
başladığınız zamanlarda yazmak ve okumak arasındaki zaman
dağılımı, okumak yönünde ağır basacaktır. Bu çok normal bir durum, hepimiz için
başlangıç böyle oldu. İlk zamanlarda teknik kitaplardan nasıl yazılacağını
öğrenmeye zaman ayırmanız gerekiyor. Logline, sinopsis, tretman, senaryo
formatı vs. Tabi bu süreçte hiçbir şey yazmadan öylece duruyor
değilsiniz. Aklınıza gelen her türlü hikaye fikri, karakter, diyalog… bir
kenara not almalısınız.
Senaryo yazmakla ilgili bir kursa ya da okula
gidiyorsanız zaten kendiliğinden bir çalışma takviminiz var demektir. Ama diğer
durumlarda senarist olmaya yeni karar verdiyseniz en başta not alma durumu
dışında ne kadar zaman ayırabildiyseniz (diyelim ki çalışıyorum ve sadece
haftada 4 saat ayırabiliyorum) o vaktin tamamını bu işi öğrenmeye ayırabilirsiniz.
Bu noktada şöyle bir sorun ortaya çıkabiliyor.
Senarist kişisi teknik kitapların birini bitirip diğerine geçerken, her yeni
kitapta kendini yazmaya başlamak için yetersiz hissetmeye başlayabilir. Genelde
ülkemizde tam tersi, insanlar iki satır okuduktan sonra hemen ‘Açılın ben
senaristim!’ deyip yazmaya başlıyorlar ama nadiren de olsa ‘Henüz hazır
değilim, galiba asla da olamayacağım!’ ‘Şu kitabı da bitireyim ondan sonra
başlarım yazmaya’ deyip sürekli hikayesini senaryoya dökmeyi erteleyebiliyorlar.
Ertelemeyin arkadaşlar! Belli bir seviyeye ulaştığınızı, temel meseleleri
kavradığınızı hissettiğiniz anda oturup başlayın yazmaya.
Bu durumda olan senaristlere, Michael Hauge;
‘Profesyonel Senaryo Öğrencisi’ diyor. Kurslarda kaybolan ve kitaplara boğulup
bir türlü yazmaya başlayamayanlar😊 Özetle yeni başlayanlar zamanının büyük bir kısmını
okuyup, öğrenmeye; kalan kısmını ise, yazmaya ayırmaları ideal olan.
Bir ya da daha fazla senaryoyu tamamlamış senaristler neye, ne kadar zaman ayırmalı?
Michal Hauge’in profesyonel olsun
olmasın tüm senaristlere tavsiyesi şu şekilde; her hafta en az 2 tane film
izleyin, düzenli olarak (kaç tane yapabiliyorsanız örneğin ayda iki tane
olabilir) senaryo okuyun ve her hafta imkânınız dahilinde, herkesten uzak,
sizin için en verimli olduğunu tespit ettiğiniz zaman diliminde düzenli olarak
senaryonuzu yazmaya zaman ayırın. Kaç sayfa yazdığınız değişebilir. Bunu
çok da önemsemeyin diyor hazret. Yeter ki yazın!
Michael Hauge bir başka röportajında
pratik olması açısından okumak (ya da yazmak ile ilgili bir kurs almak)
ve yazmak arasındaki dengeyi şu şekilde kurmaktan yana olduğunu
söylemişti: senaryonuzu yazmayı tamamladığınızda, diğerine başlamadan önce 1
teknik kitap okuyabilir ya da bir kursa gidebilirsiniz. Ama önceliğiniz yazmak
olmalı diyor.
Geçmişte tecrübelerini
okuduğum/dinlediğim pek çok roman yazarının, kendilerine sayfa sayısı konusunda
bir limit koyup, onu yazana kadar sınırlarını zorlama yoluna gitmek şeklinde
bir çalışma tarzı olduğunu söyleyebilirim. Bu durum, sayfa sayısı göz önünde
bulundurulduğunda, romanın yazılmasının yıllaaar yıllar almaması için ideal
olabilir belki ama bir senarist için pratik olur mu emin değilim.
Ortalama bir senaryonun 100-120
sayfa olduğunu varsayarsak, bazen daha da az, bizim için ideal olanı hikayeyi
gerektiği sayfa sayısında en etkili şekilde anlatabilmek olduğundan, bazen
günde 5 sayfa bazen de 1 sayfa yazabiliyor olmak duruma göre yeterli olabilir.
Not 1 : Arkadaşlar benim dizilerle ve dizi
yazmakla pek alakam olmadığı için ona detaylı değinmiyorum ama ülkemizde
dizilerin süresi düşünüldüğünde bir roman yazarı kadar, hatta belki daha bile
hızlı yazabiliyor olmak zorunda kalabilirsiniz işin içine girdiğinizde. O
yüzden dizi yazarı olmak istiyorsanız, bir haftada hint filmi kıvamında bir
bölüm senaryosunu yazabilecek hızda olabilmek için, yolun başından antrenman
yapmaya başlamak iyi bir fikir olabilir! 😊
Bir başka çalışma şekli (bunu
nereden duyduğumu hatırlamıyorum ama en sevdiklerimden) 1-2-7-14 metodu.
Bu ne ola ki diyebilirsiniz, hemen izah edeyim. Bu sayılar senaristim diyen bir
kimsenin bir haftada yapacağı işlerin sayısal ifadesi. Şöyle ki:
1 – Okunacak senaryo sayısı
2 – İzlenmesi gereken film sayısı
7 – Her gün 1 sayfa olmak suretiyle
bir haftada yazılması öngörülen senaryo sayfa sayısı
14 – Toplamda bir haftada yukarıdaki
bütün bu eylemleri yaparken ayırmanız gereken minimum zaman. (saat olarak)
Bunların üzerine çıkabiliyorsanız ne
mutlu size ama asgari olarak bunları yapabiliyor olmanız ideal olanı bu metoda
göre.
‘Bu kadar senaryoyu nereden bulalım?’
diyebilirsiniz. Haklısınız, internette Türkçe senaryo bulmak zor. Çekilmiş,
vizyondan çıkmış bir filmin (kitap haline getirip satmayacaksanız) senaryosunu
paylaşmanın ne sakıncası var ben de anlamış değilim. Keşke ülkemizdeki
senaristler tecrübelerini ve senaryolarını paylaşmak konusunda daha rahat
olsalar! Ama bizde durum bu ve böyle olmaya devam edecek gibi görünüyor
maalesef. Bu konuda benim bilmediğim bir tür yasa ya da kural filan varsa
paylaşırsanız sevinirim. Misal senaryosunu sattığında senarist tüm haklarını
yapım şirketine devrettiği için, şirketler izin vermiyor olabilir mi acaba
senaryo metninin paylaşılmasına? Bilemiyorum. Bilen varsa aranızda, aydınlatsın
bizi lütfen.
…
Bir de şu yöntem var ki; bazı
profesyoneller bir hafta boyunca bir gün yazıyorsanız diğer gün
senaryonuzla/romanınızla ilgili marketing araştırması yapmak şeklinde bir
çalışma düzeni takip etmenin uygun olacağını söylüyorlar.
Ben bunu şöyle modifiye ediyorum;
bir senarist olarak 1 günde - ya yazıyor olmanız ya teknik konularda yeni bir
şeyler öğreniyor olmanız (film izlemek olabilir, teknik bir kitap okumak
olabilir vs.) ya da senaryonuzu nasıl pazarlayacağınızı araştırmanız iyi
olabilir. Burada
mantık ister başka bir işte çalışan bir senarist olun isterseniz tüm işiniz
senaryolarınız olsun, bir şekilde her gün yazmakla ilgili meselelere zaman
ayırabiliyor olmak.
Arkadaşlar bazılarınız ‘Dostum bu
öğrenme işi hiç bitmeyecek mi? Senaryo yazmanın bir tane formatı var sonuçta!’
diye düşünebilir. Ben, hangi meslekten olursanız olun hayat boyu öğrenmeyi
savunan insanlardanım. Dolayısıyla siz diliyorsanız yeter bu kadar öğrenme, ben
zamanımın tamamını sadece yazmaya da ayıracağım. Siz bilirsiniz. Burada
yazdıklarım bir fikir olması açısından değişik metotların paylaşılmasından
ibaret. Herkes zamanını dilediği şekilde harcamakta özgür elbette.
Benim bu konuda söyleyeceklerim bu
kadar. Aranızda ‘Ben de şöyle bir çalışma şekli uyguluyorum’ deyip kendi
tecrübelerini paylaşmak isteyen olursa, yorumlarınızı bırakabilirsiniz.
Çok ara vermeden, bir sonraki yazıda
görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın canlarım…
Yorumlar
Yorum Gönder