Senaryonun Yazım Aşamaları – II
3. DÜZENLEME (Rewriting)
(Bu aşamaya bir sürü şey
diyen var. Ben düzenleme diyorum. Genelde dünyada her yerde insanların
kullandığı rewriting. Siz de araştırırken rewriting yazıp aratırsanız bu
konuyla ilgili yazılmış tonla makale, kitap vs. bulabilirsiniz. İngilizce
bilmiyorsanız bulduklarınızı Google Translate’e yazın, iyi kötü anlaşılır bir
şekilde çeviriyor artık sağ olsun. Bu şekilde daha fazla bilgi edinebilirsiniz
isterseniz.)
Evet geldik senaryo yazma
işinin en çetrefilli kısmına. Benim için bir hikâyenin ön hazırlığı işin zorlu
yarısı, düzenleme kısmı ise insanı depresyona bile sokabilecek diğer zorlu
yarısı. Senaryoyu yazmak mı? O da işin en eğlenceli kısmı!
Düzenleme namı diğer Rewriting!
Senaryoyu yazıp bitirip ‘The End’ yazınca olay bitti sanıyorsun değil mi? Haha
seni saf şey😊 Asıl iş bundan sonra başlıyor. Klişe bir
deyim vardır rewriting ile ilgili;
Writing is rewriting!!
İşte bu, senaryo
yazmakla ilgili bilmeniz gereken ilk ve en önemli şey! Yaptığımız iş tek
cümlede ancak bu kadar güzel özetlenirdi. Türkçesi yazmak düzenlemektir. Yani
demek istiyor ki bilge kişi; senaryoyu yazdın bravo ama bu işin esas baba kısmı
düzenlemesi, onu tamamlamadan kendine senaryo yazdım deme!
Ben rewriting olarak
İngiliz bir roman yazarının tekniğini kullanıyorum. Adamın kullandığı tekniğin
bir adı falan yok ya da o kimden öğrendi benim bu konuda bir bilgim yok,
bildiğim tek şey işe yaradığı! Sen bu adamı nasıl buldun? derseniz rewriting
konusunu araştırdığım zamanlarda internette bir videoya denk geldim. Orada
anlatıyordu nasıl düzenleme yapıldığını. Şimdi buraya koymak için aradım ama
bulamadım videoyu, belki siz de rastlarsınız araştırırken. Adamın adını da
hatırlamıyorum işin kötüsü. Ben de amma vefasızmışım arkadaş:S Sen adamdan
tekniği öğren, sonra hafızandan onunla ilgili her şeyi sil. Ayıp yahu!
Düzenleme deyince yazımı
bitmiş senaryoyu açıp ‘Hmm ben bu Ali’nin adını sevmedim. Daha havalı bir isim
bulucam! acaba ne olsa hmm’ gibi tiki hallere girmiyoruz. Çünkü düzenlemeden
kastettiğimiz senaryoyu açıp bir karakterin adını değiştirmek ya da ‘Bence bu
sayfa buradan bakınca çok güzel görünüyor, yeter bu kadar’ demek değil. Peki o
zaman düzenleme nasıl yapılır?
Düzenleme Nasıl Yapılır?
Düzenlemenin nasıl
yapıldığını anlatmaya başlamadan önce bir noktadan bahsetmek isterim. Hani 3
perdeli yapı diye insanlar kendini paralıyor ya, işte o burada sizin
kurtarıcınız. Eğer bir yapı olmaksızın yazdıysanız hikayenizi maalesef size
yardımcı olamayacağım, zira böyle bir senaryoyu nasıl düzenlersiniz tam olarak
bilmiyorum. Evet temelde aynı şeylere bakacaksınız belki ama detaylarda sizi ne
bekliyor olacak emin değilim. Hikayenizin farklı olması değil buradaki sorun.
İnsanlar yapısız hikâye anlatacağım derken ziyadesiyle yaratıcı olabiliyor,
olumsuz anlamda. Kişinin sadece kendisinin bildiği bir teknikle yazılmış bir
hikâye nasıl düzenlenir ben nereden bileyim!
Bu aşağıda anlatacağım
işlemi ‘Bu hikâye artık tamam’ dediğiniz ana kadar tekrar tekrar yapıyorsunuz.
Sıklıkla falanca hikâyenin 30 versiyonu varmış, 30 kez değiştirilmiş gibi
şeyler duyarsınız. Oradaki 30, hikâyenin baştan sona 30 kez yazıldığı anlamına
gelmiyor. Düzenleme aşamasının başından sonuna kadar otuz kez yapıldığı, bu
süreçten sonra yapımcıya teslim edildiği anlamına geliyor. Sonrasında çekim
senaryosu haline getiriliyor. Eskiden çekim senaryosunu da senaristler
yazıyormuş. Fakat şimdi yönetmenler çekim senaryosu olayını hallediyor diye
biliyorum. Filmi çekerken yapacaklarını da ekleyerek. Allah’ım konudan konuya
geçme konusunda bir dünya markasıyım kesinlikle! Benim dışımda çok az insan
düzenleme anlatırken çekim senaryosuna girer kıymetimi bilin😊 Neyse özetle bu düzenleme olayının kaç kez tekrarlanacağı bir senaristten
diğerine ve üzerinde çalıştığınız hikâyeye göre değişir.
3 perdeli yapıya uygun
yazdıysanız düzenleme kısmı şu şekilde oluyor; önce zaten biliyoruz ki
hikayemiz 3 ana aşamadan oluşuyor (3 perdeden) değil mi? Bu perdelerin her
birini ayrı ayrı değerlendirmeniz gerekiyor. Ama ondan önce hikayede
gerçekleşen büyük olayların işler halde olduğundan emin olmanız lazım. Yani ilk
baktığımız şey bu büyük olaylar.
-Beklenmedik Olay
(Inciting Incident); Birinci perdede değişik anlarda gerçekleşen, en geç perde ortasında
gerçekleşmiş olması gereken, olay. Bazı filmler beklenmedik olayla açılış
yaparken, bazılarında 10. dakikada izliyoruz beklenmedik olayı.
-Dönüm Noktası 1 (Plot
point 1); Birinci perdenin hemen sonunda yaşanan olay.
-Orta Noktası
(Midpoint); ikinci perdenin ortasında yaşanan olay (bazı tekniklerde orta nokta
kullanmıyorlar bundan bahsetmiştim sanırım).
-Dönüm Noktası 2 (Plot
point 2); 2. Perdenin sonunda gerçekleşen büyük olay.
-Doruk Noktası (Climax);
3. perdede hikâyede gerilimin en üst noktaya çıktığı büyük an.
-Çözüm (Denouement,
Resolution); 3. perdede Doruk Noktası’ndan sonra kahramanın başına ne geldi?’ yi
gördüğümüz yer.
-Aftermath (Michael
Hauge’in tekniğindeki son sahne); şimdi bunun bir önceki olaydan farkı şu; çözümde
kahraman doruk noktasındaki gerilimi nasıl bir aksiyon alarak geçiriyor ya da
geçiremiyor onu gösteriyoruz, aftermath ise bütün yaşadıklarından sonra
kahraman ne halde onu gösterdiğimiz yer. Hani filmlerde en sonda bazen şunu
görüyorsunuz ya, 1 yıl sonra adam sevdiği kadınla nihayet evlenmiş ve hayal
ettiği evi almıştır. İşte aftermath bu spesifik bölüm.
Örnek: Kahramanımızın kocası
kanser olsun.
Doruk noktası: Kahramanın kocasının
hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayıp ölmesi (bu ana kadar
kahramanımızın eşini kurtarmak için türlü mücadeleler verdiğini varsayalım).
Resolution: Kahramanımızın
kocasının kaybına verdiği reaksiyon. (Ne olduysa artık. Sıklıkla normal hayatta
bu tarz ölümlerin ardından şunu duyarsınız; Allah kurtardı. Çok çekmişti!
Kahramanınız eğer bu ölümü bekliyor idiyse bu gibi bir tepki verebilir. Ya da
her şey iyiye giderken bu ölüm gerçekleştiyse onun şokuyla doktorlarına
saldırıp tutuklanmış da olabilir.)
Aftermath: Kahramanımızın eşinin
ölümünden 1 sene sonra yeni hayatına alıştığını görürüz. İşini değiştirmiş ve
yeni bir eve taşınmıştır.
Michael Hauge diyor ki;
normalde filmlerin büyük bir çoğunluğu çözüm aşamasında bırakılıyor. Halbuki
bir adım ileriye götürülüp aftermath yani kahramanın olaydan sonraki hayatı da
mutlaka seyirciye gösterilmeli. Bu olmadan seyircinin kafasında hikâyenin eksik
bırakıldığını söylüyor ki bende kendisine bir seyirci ve senarist olarak
katılıyorum.
Fakat burada önemli
bir detay var; devam filmi yazılacak olan hikayelerde çoğu zaman
aftermath aşamasının kasıtlı olarak koyulmadığını görürsünüz. Kahramanın
hikayesi henüz tamamlanmadığı için. Bazen de eğer bir sonraki hikâye kahramanın
zar zor ulaştığı yeni hayatta sorunlar patlak vermesiyle başlayacaksa özellikle
koyulur.
- Bu olayların her
birinin hikâyede planladığınız yerlerde ve hikâyenin bütünüyle uyumlu halde
olup olmadığını kontrol ettikten sonra, sıra geliyor tek tek 3 perdeyi
incelemeye. Bu incelemede her bir perdenin içinde bu büyük olaylar dışında özellikle
ana karakter ve yaşadığı olaylarla bağlantılı ikinci derecede önemli ne kadar
olay varsa hepsini dikkatle inceliyoruz ki bir hata varsa düzeltebilelim.
Düzenlemenin bu kısmında perdeleri sırasıyla incelemenizi tavsiye ederim. Bu
şekilde işiniz daha kolay olacaktır.
- Bu aşamayı tamamladıktan
sonra, bu kez her bir perdedeki olayların birbirleriyle bağlantıları ne alemde
onu inceliyoruz. 1. Perdede olayın devamı için 2. Perdeyi işaret ettiğim
‘sorun’ daha da karmaşık hale gelip, 3. Perdede çözüme ulaşıyor mu? gibi.
- Bu noktadan sonra sıra
geliyor diğer detaylara. Mesela geçişler. Burada fazla zorlama işlere
girişmemek en iyisi. Eğer bu konuda iyiyseniz ne ala, değilseniz bırakın
dağınık kalsın😊
- Daha sonra işin en
sevimsiz kısmı başlıyor; noktalama işaretleri ve imla kurallarını
inceleme olayı. Bu konuda yaptığımız bir hata var mı diye senaryoyu baştan sona
kaç kez ihtiyaç duyuyorsanız o kadar sayıda okuyup, inceliyoruz.
Şimdi bazı insanlar
senaryo yazılırken şive kullanılmaz falan diyorlar, ben eğer karakterin şivesi
varsa ya da kendine has bir konuşma tarzı varsa, karakterin özelliklerinin
anlaşılır olması açısından olduğu gibi yazıyorum. Yani karakter konuşuyor ben
yazıyorum. Nasıl ki hepimizin konuşması farklı farklı, karakterlerinde öyle ve
bu farklılığın senaryoda görünüyor olması lazım. Format gereği eğer yazdığım
cümle İngilizceyse, cümleyi İngilizce yazmak yerine parantez içinde İngilizce
diye belirtiyorum. Ama adam Anadolu Şivesi ile konuşuyorsa, konuşmayı eski
İstanbul beyefendisi gibi yazıp ‘karakter Anadolu Şivesi ile konuşur’
yazmıyorum.
Geçen gün elime daha
önce bahsettiğim halk kütüphanesinde Mahsun Kırmızıgül’ün Beyaz Melek filmiydi
sanırım, bu filmin senaryosu geçti orada da durum benim söylediğim gibi, şiveli
olan karakterler aynen konuştuğu gibi yazılmış. Ya da bugüne kadar incelediğim
diğer yabancı senaryolarda da durum aynı. Karakter, ağzı bozuk bir tipse, F*ck
you! diyorsa bu aynen yazılmış. Parantez içinde ‘karakter kötü kötü
konuşur’ ya da Would you please f*ck you! yazmamış adamlar 😊 Bilmem anlatabildim mi?
Ben bu noktalama ve imla
konusunda senaryoyu baştan sona en az 5-6 kez okuyup düzeltme yapıyorum ama bu
da yetmiyor maalesef. Tıpkı bir nesneyi gözünüze yaklaştırdıkça detayları fark
edememeye başlamanız gibi, senaryoyu ne kadar okursanız okuyun bir andan sonra
hatalarınızı göremiyorsunuz. Yani ne kadar düzenleme yaparsanız yapın noktalama
ve imla hatası olacak, bu iki iki daha dört. Burada ‘E o zaman niye düzeltelim
ki, bırakalım olduğu gibi kalsın!’ diyen çakallar çıkacaktır. Valla döverim! Bu
kadar şeyi boşuna mı anlatıyorum. Elinizden geleni yapmadan hiçbir aşamayı
atlamak yok, ona göre! Not: senarist bu satırları yazarken günün yorgunluğunun
da birikmesiyle iyice atarlı bir insana dönüşür.
İşin bu kısmıyla ilgili
ben senaryo bittikten sonra düşüncelerine güvendiğim için hikayemi okuttuğum
kardeşceğizimden yardım alıyorum. Sağ olsun hem hikâyeyi hem hatalarımı
inceleme olayını yapıyor benim için. Umarım hepinizin böyle kardeşleri vardır,
kalp😊
Fark ettiyseniz son ana
kadar sıra geldi diyalogları incelemeye gibi bir şey demedim. İşin bu kısmı
sadece adını hatırlamayıp nankörlük ettiğim İngiliz yazar değil, ne kadar büyük
senaryo hocası ve diyalog ustası senarist varsa hepsinin önerisi; rewriting
yaparken diyaloglara en son bakın ve mümkünse hiçbir değişiklik yapmayın! Diyaloglardaki
noktalama ve imla hatasından bahsetmiyorum. Konuşmaları kısmen veya tamamen
değiştirmekten bahsediyorum. Değiştirmeyin!
Bu kadar incelemeden
sonra epey kolaylıyorsunuz. Bu noktadan sonra ben baştan sona birkaç kez daha
okuyorum. Ha unutmadan bu düzenleme olayını yaparken aklınıza yeni bir şeyler
gelebilir. Karakterden falan bahsetmiyorum yanlış anlaşılmasın. Bu noktada
karakter eklemesi yaparsanız… aklınızdan zorunuz mu var? Yapmayın! Diyalog ya
da basit bir olay mesela demek istediğim.
Böyle bir durumda eğer
olay bağımsız, eklemesi zor olmayacak ve hikâyenin akışını, doğallığını
bozmayacaksa ekleme yapıyorum. Yok sıkıntı çıkaracaksa hiç o topa girmiyorum
ama bulduğum şeyi de bir kenara yazıyorum ki ne zaman lazım olacağı belli
olmaz.
Düzenleme kısmı da
bittiğine göre haydi hayırlı uğurlu olsun, nur topu gibi bir uzun metraj film
senaryonuz var artık :)
Yorumlar
Yorum Gönder