Senaryonun Yazım Aşamaları – I



Başlamadan önce size minik bir tavsiyem var. Bir şeyler öğrenmek amacıyla araştırma yaparken, asla tek bir kaynakla yetinmeyin ve bir yazarda işe yarayan bir tekniğin bir başkasında işe yaramama ihtimalini her zaman aklınızın bir köşesinde bulundurun. Burada yazanlar benim öğrenip, uyguladıklarım. Araştırmalarınızda daha farklı şeyler bulursanız aklınız karışmasın. Öğrendiğiniz her şeyi aynen uygulayacaksınız diye bir şey de yok. Dilerseniz öğrendiklerinizi kolayınıza giden daha başka şekillerde, kendi çalışma tarzınıza uyarlayabilirsiniz.
                                                                           …
Senaryo yazmanın 3 temel aşaması vardır. Bu aşamaların nasıl olacağı, her bir aşamanın ne kadar zaman alacağı kişiye göre değişebilir. Hazırlıksız direkt oturup, bilgisayarını açıp yazmaya başlayan senaristler için çoğu zaman ön hazırlık diye bir aşama yoktur mesela.  

Şimdi isterseniz senaryo yazmanın aşamalarına daha yakından göz atalım.
(Güzel, sakin bir giriş yaptım. İnşallah yazının sonuna kadar salon kadını çizgimden çıkmam, dinimiz amin😊)

                                                              1. ÖN HAZIRLIK

Ön hazırlık, benim şahsi kanaatim, bir senaryoyu sağlıklı bir şekilde yazabilmek ve hikayenizi etkili bir şekilde anlatabilmek için mutlaka detaylı bir şekilde yapılması gereken bir aşama. 

Zaten senaryo yazmaya başladığınızda şunu fark ediyorsunuz ki; esas sizin zamanınızı alan kısım bu ön hazırlık ve yazının devamında bahsedeceğim düzenleme kısmı. Yoksa ön hazırlığı tamamlanmış bir senaryoyu, başka işiniz de yoksa, zorlayıp her gün 8-10 sayfa yazsanız ortalama 10-15 günlük bir zaman diliminde yazarsınız.

Bu 15 gün bizde sürekli bahsedilen 15 gün değil. Sıfırdan hiçbir hazırlık yapılmamış bir senaryoyu, hikayeyi etkili bir şekilde anlatmak suretiyle 15 günde yazıp, çekime hazır hale getirebilecek bir sinema dehamız yok maalesef! Yanlış anlaşılmasın cidden çok iyi sinemacılarımız var. Ama bir Steven Spielberg’imiz ya da bir David Mamet’imiz yok. Anlatmaya çalıştığım bu. Bu ilerde çıkmayacak demek değil tabii ki. Bunu neden özellikle söylüyorum, çünkü bu sürede senaryo yazdığını söyleyen insanlar, hiçbir hazırlığı yapılmamış bir hikayeyi çekilebilir hale getirdiklerini iddia ettikleri için. Aslında bu sinemamızın neden bu halde olduğu konusunda bir tür itiraf gibi ama neyse, oralara hiç girmeyelim, çıkamayız😊

Tabi takdir edersiniz ki bir hikâyenin ön hazırlığını yapabiliyor olmanız için önce hangi konuda yazacağınıza, ne anlatmak istediğinize karar vermiş olmanız gerekiyor. Genelde çoğu yazar sahip olduğu hikayeleri arasından, elinde en çok malzeme olan hikayesini yazmaya öncelik verir. Ben o yazarlardan değilim.

Yazma süreci çok uzun zaman aldığından ve yolun sonuna doğru hayattan soğuma ihtimalim yüksek olduğundan, beni en çok heyecanlandıran hikâyeden başlıyorum yazmaya. O zaman araştırma süreci, senaryonun yazılması ve diğer her şeyi daha bir hevesle yapıyorum.

Bu aslında biraz riskli bir tercih çünkü aslında elinizde hikâyeye dair ne kadar az malzeme varsa, bu o hikâyeyi tamamlamak için çok daha fazla çalışmak zorunda kalacağınız ve daha fazla zamana ihtiyacınız olacağı anlamına geliyor. Ama dediğim gibi benim için ne kadar çalışmak zorunda kalacağım ya da harcayacağım zaman değil, hikâyenin beni ne kadar heyecanlandırdığı önemli.

Ne yazacağınıza karar verdikten sonra yapacaklarınız, biraz sizin yazma tarzınıza ve hikayenizin gerçek bir hikaye olup olmadığına göre değişiyor. Eğer gerçek bir hikâye anlatıyorsanız bu hazırlık süreci sizin için beklediğinizden daha uzun olabilir. Ama gözünüz korkmasın. Rahmetli anneannemin iş yapmaya üşendiğimizde bizi heveslendirmek için söylediği bir söz vardı; Gözün bakıp, gövden erimesin! Sen işten korkacağına, iş senden korksun😊

Siz de araştırmaya başladığınızda, yapılacaklar gözünüzde büyürse, en başta bu hikâyeyi neden yazmayı istediğinizi düşünün. Eğer gerçekten ilgilinizi çeken bir konuysa, senaryosunu yazmayı düşündüğünüze göre öyle olduğunu umuyorum, zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

Gerçek hikâye yazma hazırlık sürecinde yapılacaklara dönersek; hikayeyle ilgili gerekli izinlerin alınmasından tutun, hikâyenin kahramanlarıyla konuşulmasına, olayların-kişilerin- hikâyenin geçtiği yerlerin detaylı incelenmesine, yaşanan olay ne ise onunla ilgili uzman görüşü alınmasına varana kadar ve hatta yapılacak daha pek çok şey için uzun bir ön hazırlık dönemi sizi bekliyor olacak. O yüzden bu noktada benim tavsiyem eğer gerçek bir hikâye anlatmaya soyunduysanız, bu zorlu süreci sizinle birlikte atlatıp hikâyeyi seyirciye ulaştırma konusunda sizinle birlikte yürüyecek insanları (yapımcı, yönetmen…) daha hazırlık aşamasındayken bulup, yalnız yola çıkmamanız.

Ben kendi orijinal fikirlerimden yola çıkarak hikâye anlattığım için her türlü araştırmayı kendim yapıyorum sıkıntısız bir şekilde. Hikâye hakkı satın alma, yukarıda saydığım işleri yapma gibi bir derdim olmadığından, araştırmalarımı yapıp başlıyorum yazmaya. Çoğu zaman benim için işin en zorlu yanı bir uzman görüşüne ihtiyacım olduğunda, aradığım uzmanı bulup kendisinden bilgi almak oluyor. Bu noktada bir konuya değinmek isterim. İnsanların uzmanı olduğu alanla ilgili danışmanlık hizmetinin bir bedelinin olması gayet anlaşılır bir şey. Ama bazen özellikle de bir senaryo için danışmanlık yapmaya alışkın değillerse, bir havalara girip sizden aslında diğer insanlardan talep etmediği ücretleri talep edebiliyorlar.

O zaman sen ne yapıyorsun derseniz, kollarımı sıvayıp kendi göbeğimi kendim kesiyorum. Kimseye hak etmediği bir parayı verecek değilim! Araştırdığım konuyla ilgili ne kadar makale, kitap varsa okuyup, ne kadar araştırma varsa kendim inceleyip bilgi ediniyorum.

Artık öyle bir zamandayız ki Youtube’dan beyin ameliyatı detaylarını izleyerek öğrenebilirsiniz. Burada doktorluğu küçümsemeye çalışmıyorum. Birileri çıkıp ‘Tabi canım, biz 10 sene saçı başı boşa döküyoz, sen bir video izleyince öğrenirsin beyin ameliyatını!’ diye atarlanmasın. Anlatmaya çalıştığım şey doktorluğu öğrenirsiniz, ameliyat yapabilirsiniz değil. Mesela tıbbi bir konuda yazıyorsanız hangi terimleri kullanmanız gerektiğini, nasıl bir ortam tasvir edeceğinizi öğrenirsiniz…gibi.

Bu arada yeri gelmişken yurt dışında üniversitelerde hocaların bazıları meramınızı anlattığınızda, bilgi paylaşmak konusunda çok cömert olabiliyorlar. İşin içinden çıkamadığınız anlarda aklınızda bulunsun. Üniversitenin sayfasından hocanın maline ulaşıp, derdinizi anlatıp yardım talep edebilirsiniz.

Daha önce bahsettiğim gibi ben detaylı bir ön hazırlık yapmayı seviyorum. Bu şekilde işin yarısını halletmiş oluyorum kafamda. Benim ön hazırlığım şu şekilde;

-Öncelikle hikayeyle ilgili daha önceden biriktirdiğim notları (sahne, diyalog, karakter vs.) düzenliyorum. Elinizde ne kadar notunuz olduğunun çok bir önemi yok aslına bakarsanız. Çünkü ön hazırlık aşamasında hikâyeyi yazmaya hazır hale getirebilmek için eksiklerimizi bir bir tamamlıyoruz zaten.

-Daha sonra Logline’nı yazıyorum. Çünkü daha önceden de belirttiğim gibi Logline bizi yolumuzda tutacak en önemli şey. Bu yüzden yazmaya başlamadan elimizde olması gerekiyor.

-Hikâyenin teması netleştiriyorum. (bu tema mevzuunu açıklayacağım daha sonra) Örnek tema: Gerçek aşk her türlü zorluğun üstesinden gelir.

-Arkasından hikâyeye dair neleri araştırmam gerekiyor onları belirleyip, tek tek araştırıyorum. Yazdığımız her şeye hâkim olabilmek için araştırılması gereken az çok bir şeyler mutlaka oluyor. Bu araştırma işini hem bilgi edinmek hem de hikayeyi anlatırken inandırıcılığı sağlayabilmek için yapıyoruz. Diyelim ki ana karakteriniz depresyonla ilgili bir sorun yaşıyor. Böyle bir durumda aslında hepimiz az çok depresyon hakkında bilgi sahibi olmamıza ve mevcut bilgilerimiz günlük hayatımızda, depresyonla bir alakanız da yoksa, bizim için yeterli olmasına rağmen, eğer hikayemizdeki ana karakterimiz derin depresyondan mustaripse şu an bildiklerimizden daha fazlasını biliyor olmamız gerekiyor. Bu sebeple derin bir araştırma yapıyoruz.

Ya da diyelim siz senarist olarak Samsun’da yaşıyorsunuz ama hikayenizin ana kahramanı bir araştırma görevlisi ve Madrid’de yaşıyor. Bu demek oluyor ki sizin karakteriniz işten çıktıktan sonra yemek için nereye gidecek ya da en azından yöresel ne yiyebilir bunu biliyor olmanız gerek. Şimdi hayatınız boyunca Samsun’un dışına hiç çıkmamışsanız, ne yapacaksınız? Hikâyeyi yazmaktan vazgeçecek değilsiniz. İşte burada Madrid’le ilgili araştırma yapıp, karakterimiz nerelere gidebilir, ne yapabilir bunlar hakkında bilgi ediniyoruz. Yukarıda yazdığım bir örnek sadece. Asla kimsenin yaşadığı şehri ya da hayatının aynı şehirde geçmiş olmasını küçümsüyor değilim, lütfen kimse alınganlık yapmasın. Ben de çok fazla gezmedim bu yaşıma kadar ve hikayelerimdeki karakterlerin gittiği yerler hakkında bu şekilde bilgi ediniyorum, onu anlatmaya çalışıyorum.

Ülkemizde insanın gözünün üstünde kaşı olması sorun ve alınganlık sebebi olabildiği için, bir konuyla ilgili yazı yazarken bile, her paragrafta yanlış anlaşılmamak için açıklama yapmak zorunda kalıyoruz maalesef. Bu durum cidden can sıkıcı!

-Araştırmadan sonra sıra geliyor karakter biyografilerini yazmaya. Ana karakterim kim, yan karakterlerim kimler… bütün karakterlerimi netleştirip biyografilerini yazıyorum. Şimdi burada bu ilk biyografiler kendim için yazdıklarım. Nasıl yani diyeceksiniz, şöyle ki; ben karakter biyografilerini her hikayemde olmasa da genel olarak 2 defa yazıyorum. İlki karakterin motivasyonları, amacı, neden hikâyede olduğu gibi pek çok detayı içeriyor. İkinci yazdığım ise senaryo tamamlandıktan sonra diğer insanlar okuduğunda bilgi edinmesi sağlayabileceği biyografiler. Bu ikincisi daha çok karakter listesinde karakterleri belirtirken yazdığım bilgilendirme notları gibi bir şey. Bu biyografi işi nedir nasıl olacak onu başka bir yazımda anlatacağım şimdilik bu mesele bu kadar.

-Biyografilerden sonra kullandığım tekniğe uygun olarak hikâyenin sahne listesini yazmaya başlıyorum. Sahne listesini tamamladığımda benim için hikayemin ön hazırlığı tamamlanmış oluyor.

Önemli Not!! Eğer sahne listesiyle değil de sinopsis ve tretmanla çalışmayı seviyorsanız bu noktada onları yazmalısınız.

Önemli Not! Tavsiyem; hikayenin sonunu karar vermeden ve elinizde yeterince malzeme olmadan hikayenizi yazmaya başlamayın. Kervan yolda düzelir senaryo yazımı için, bence, pek de geçerli olmayan bir şey. (Herhangi bir hikayenizle ilgili elinizde daha çok ya da daha az malzeme olması ayrı şey, yazmaya başlayacağınız hikayenizle ilgili elinizde yeterince, uzun metraj film yazmaya yetecek kadar, malzeme olması başka bir şey.)

                                                         2. SENARYONUN YAZILMASI

Bu kısımda oturup, hangi programı kullanıyorsanız onu açıyorsunuz (Celtx, Final Draft…) başlıyorsunuz yazmaya. Bu aşamada benim masam genelde notlar, biyografiler, sahne listesi… daha ihtiyacım olan ne varsa, bir sürü kağıtla dolu oluyor. Eğer siz hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yazabiliyorsanız ne mutlu size ama benim bu ön hazırlık aşamasında yazdıklarıma ihtiyacım olduğu için senaryoyu yazmayı bitirene kadar hepsi yakınımda oluyor. Çünkü ben öyle seviyorum😊

Bu arada unutmadan yukarıdaki programlar dışında, eğer bunlara ya da hiçbir programa sahip değilseniz, Word’de de yazabilirsiniz senaryonuzu. Kullandığınız formata göre (Amerikan ya da Fransız format) alışmanız biraz zaman alır belki ama sonrasında kolayca yazabilirsiniz.

Bazı tipler vardır ya ‘Uç dersiniz ayağım var, kaç dersiniz kanadım var’ der. İş yapmaya istekli olmadığı için hep bir mazereti vardır. Onlardan olmamak lazım. Elinizdeki imkân ne ise onu kullanarak yazabilirsiniz. İster elinize kâğıt kalemi alıp yazın, ister bilgisayarınızda yazın fark etmez, yeter ki yazın!

Şimdi burayı da kısa kesiyorum çünkü daha sonra, inşallah fırsat bulduğumda, senaryoyu formatlı bir şekilde nasıl yazarsınız onun detaylarını anlatacağım.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çatışma Nedir? Hikâyede Çatışma Nasıl Kurulur?

Logline Nasıl Yazılır?

Senaryo, Logline, Sinopsis, Tretman, Sahne Listesi, Index Kart Nedir? Nerelerde Kullanılır?