Müzik ve Yazmak
Aranızda müzik dinlemeyi
sevmeyen yoktur herhalde. Ben müziğin olmadığı bir hayat düşünemiyorum. Fakat
herhangi bir müzik aleti çalmak şöyle dursun, notaları bile okuyamayan bir
insan evladıyım. Dinlemeyi ne kadar seviyorsam, müzikle ilgili bir şey ortaya
koymak konusunda o kadar kötüyüm.
Ortaokulda müzik
dersinde Harun Hocam ‘Evladım artık şarkı mı söylersin, flüt mü çalarsın yap
bir şey yoksa seni sınıfta bırakacağım!’ deyince o dönemin popüler
şarkılarından birini söylemek mecburiyetinde kaldım. Söyledim derken ikinci
satırı mırıldandığım sırada hoca ‘Tamam evladım tamam, hatırladım ben seni
bugüne kadar niye hiç kaldırmadığımı’ deyip oturttu beni. Bu yani😊
Neyse o şarkı ilk ve son
şarkım oldu kısacası, hoca neyle uğraştığını anlayınca o günden sonra bir daha
aynı hataya düşmedi. Bana not vermesi gerektiğinde sınıfa ‘Haydi çocuklar hep
birlikte söyleyelim’ diyordu. Ne diyebilirim ki, o da haklı. Her canlı bir
şekilde hayatta kalmanın bir yolunu bulmak zorunda ne de olsa! Şimdilerde
birini öldürmem gerekmediği sürece şarkı söylemiyorum.
Ama müzik dinlemeyi hiç
bırakmadım elbette. Bugün benim için müzik dinlemek hem yazarken çok büyük bir
yardımcı, hem kafa dağıtmak istediğimde ilk başvurduğum yöntem.
Yazmaya başladığımdan
beri, yazma sürecime uygun bir şekilde kategorize etmek durumunda kaldım
arşivimi. Şöyle ki; senaryonun hazırlık aşamasında ya da düzenleme kısmında
şarkıların sözleri kafamı çok karıştırmadığı için sorunsuz bir şekilde bu
şarkıları dinleyebiliyorken, senaryoyu yazma kısmında dikkatimi toplamak biraz
daha zorlaştığı için (bu benim için böyle) enstrümantal müzikleri dinlemeyi
tercih ediyorum.
Yazarken müzik dinlemek
konsantrasyonunuzu daha çabuk toparlamanıza yardımcı oluyor. İlk zamanlarda
uçan sinek bile beni rahatsız ederken, şimdilerde bir şekilde yazmaya ara
vermek zorunda kalsam bile, geri döndüğümde kafamdakileri toparlamak eskisi
kadar zor değil benim için. Müzik bu konuda kendimi geliştirmemde en önemli
yardımcı oldu diyebilirim. Yine de bir kafeye gidip sonsuz kalabalığın arasında
yazabilecek kadar değil elbette😊
Bir de önceleri sadece
benim kullandığımı zannettiğim, sonra araştırınca pek çok yazarın kullandığını
öğrendiğim bir yöntem var. Dinlediğiniz şarkıyı hikayeniz için hatırlatıcı
olarak kullanılması olayı. İşte işin en keyifli ve faydalı kısmı burası
aslında.
Burada yaptığınız şey
kısaca şu; her hikayeniz için bir ya da iki, tercihen bir, şarkıyı seçip o
hikâyeyi oluşturduğunuz, üzerinde çalıştığınız zamanlarda sadece o şarkıyı
dinliyorsunuz. Hikâyeye ara verip uzun bir aradan sonra geri dönüp geliştirmeye
çalıştığınızda o şarkıyı dinlerseniz, hikayenizle ilgili detayları rahatlıkla
hatırlayabiliyorsunuz. Bunun arkasındaki muhtemelen sinir biliminin konusu olan
mesele nedir bilmiyorum. Bu konuda söyleyebileceğim tek şey gerçekten işe yarar
bir yöntem olduğu.
Bu mesele yazmadığımız
zamanlarda kendimiz için de böyle aslında. Ayrılık sonrası uzun süre sıkça
dinlediğiniz bir şarkıyı yıllar sonra kötü anılarınızın üzerinden uzun süre
geçmiş olsa bile yeniden dinlediğinizde size eskiden yaşadıklarınızı hatırlatır
değil mi? Ya da aranızda ‘Bana Bir Masal Anlat Baba’yı dinlerken babasıyla
ilgili iyi/kötü anılarını hatırlamayan var mıdır?. Bu şarkıyı her
dinlediğimizde babamızla anılarımızı şarkıyla eşleştirdiğimiz için (bilimsel
adı eşleştirme değil de daha havalı bir şeydir kesin ama biz böyle diyelim)
yeniden dinlediğimizde o anılar aklımıza gelir. İşte bu hatırlatıcı etkiyi
yazarken kullanıyoruz.
Not: Aslında müzisyenlerde
şarkılarıyla hikâye anlatıyorlar malumunuz. Bizim burada yaptığımız
müzisyenlerin şarkılarında anlattığı hikayeleri alıp kullanmak değil, yanlış
anlaşılmasın. Sadece şarkıları kendi hikayelerimizi hatırlamak
amacıyla ya da ilham gelmesini teşvik edici aracı olarak 😊 kullanıyoruz.
…
İlhamsız: ‘Aklıma harika
bir fikir geldi süper bir babaanne var, çok havalı bir kadın, efsane bir aşk
yaşıyor… filmin adı bile hazır Süper babaanne! Nasıl?
Senarist: ‘Hmm. Sen şu
senaryo yazarken sıkıldığı için tıkanan, tıkandığı için yazamayan değil misin?’
İlhamsız: ‘Aa evet
nereden bildin?’
Senarist: ‘Seni unutmak
ne mümkün! Adeta her yerde sen varsın, gündüzümde gecemde…’
…
Klasiktir ya ‘Ben her
türden müzik dinlerim’ olayı. Benim için de durum öyle. Her tür müziği
dinlerim. 😊Ayrıca sevdiğim sanatçılar konusunda
saplantılıyım. Şaka değil, ciddiyim. Sevdiğim sanatçıları aralıksız, günlerce
bıkmadan dinleyebilirim.
Genelde kendine has
tavrını, düşüncelerini, yaşam felsefesini ürettiği eserlere yansıtabilmeyi
başarmış sanatçıları dinlemeyi tercih ediyorum. Özellikle Barış Manço, Kayahan
ve Fatih Erkoç benim neredeyse aralıksız dinlediğim, asla bıkmayacağım ve
yukarıda bahsettiğim yöntemi uygulamak için sıklıkla şarkılarına başvurduğum
sanatçılardan bazıları.
Müzikle İlgili Diğer Meseleler
Gelelim işin başka bir
boyutuna. Malumunuz sanat dalları ilham almak için birbirinden faydalanıyor. Bu
noktada sanırım yazarların en fazla feyz aldığı sanat dalı müziktir. Ama burada
ülkece büyük bir sıkıntımız var maalesef. Eğer yeni yapılan müzikleri
dinliyorsanız, günümüz müzisyenlerinin % 70’i üstüne alınabilir hiç sakıncası
yok, bu şarkılardan ilham almayı beklemek cidden çok iyimser bir tavır olur.
‘Sevgilim tuvalete
giderken seni gördüm aşık oldum, o an bir sıkışıklık hissettim. Anladım ki
aşkımdan değilmiş. Sarı saçların beni benden aldı, yeah yoh!’ Şimdi sorarım
size bu minvalde sözleri olan günümüz Türkçe şarkılarından mı ilham alacağız?
Kendisine bile yeterince ilham verememiş bu şarkı bana ne versin, Allah aşkına!
Bugün Türkiye’deki
müzisyenler 150-200 yıllığına şarkı üretmeyi bıraksalar, yukarıda ismini
zikrettiğim sanatçı abilerimizde dahil eski sanatçılarımızın büyük bir
çoğunluğunun üretmiş oldukları, müzik anlamında her türlü ihtiyacınızı
rahatlıkla karşılar. Bugünün ‘yeni üretim’ şarkılarına ihtiyaç duymazsınız.
Fakat bu meselenin en sıkıntılı tarafı; üret(e)mezseniz sanatınız dünyanın
gerisinde kalır. Pek çok sanat dalında, son yıllarda ürettiğimiz
dişe dokunur bir şey yok maalesef. Bu kısırlığın en sıkıntılı boyuta ulaştığı
alan ne yazık ki müzik.
Diyeceksiniz ki ‘Sana
ne? Müzisyen misin? Niye buna bu kadar kafa yordun! Sevdiğin sanatçıları dinle
geç!’ Valla öyle olmuyor o iş. Müzikle ilgili bu mesele hepimizi ilgilendiriyor
maalesef. Müzik sektöründeki kısırlık ciddi anlamda dizi/sinema
sektörümüzü de etkiliyor. Özellikle dizilerde üretken 3-5 müzisyen dışında yeni
bir şeyler yapan yok. Ben Sende Tutuklu Kaldım olmasa ayrılık sahnelerinde
hangi şarkıyı kullanacakmışız merak ediyorum!
…
‘Sanatçımız yurt dışında
falan yerde çok büyük konser verdi. Konser alanında iğne atsanız yere
düşmeyecek bir görüntü vardı.’ Konser nerede diye bakıyorsunuz Berlin!
Berlin’in yarısı Türk yahu! Dünya da iş yapmak, adını duyurmak mevzunu çok
yanlış anlamış insanımız.
Dünyada adını duyurmuş
diye geçen sanatçıların konserlerine bakıyorsunuz, adamlar atıyorum Güney
Amerika’nın küçük bir ülkesinden çıkıp, çoğunluğunu kendi halkından
insanların oluşturmadığı! başka ülkelerde büyük salonlarda, statlarda
konser veriyorlar. Herkesin dilindeki şarkıları, defalarca kez
profesyonel/amatör müzisyenler tarafından yeniden yorumlanıyor. Bunları görünce
canım sıkılıyor bir dinleyici olarak, biz de niye yok böyle müzisyenler. Evet
Selda Bağcan’ı herkes dinliyor biliyorum! Onun gibi büyük ustalardan değil,
gençlerden bahsediyorum. Daha çok canımı sıkan ne biliyor musunuz? Yapamadığımızdan
değil, yapmıyoruz! Eğer en alt limitten üreterek şöhrete, paraya…
ulaşabiliyorsa biraz daha çabalayıp, daha iyisini yapmaya asla gerek duymuyor
ülkemiz sanatçısı!
Bu yazı normalde yazmak
istediğimden çok daha kasvetli oldu☹ Neyse özetle anlatmak
istediğim; sanata gönül vermiş (hangi sanat dalı olduğu fark etmeksizin) tüm
insanların daha çok ‘Ben yeni ve kaliteli eserleri nasıl üretirim’e’
odaklanması gerekiyor acilen. Yoksa durup durup Hababam’ın tekrarını
çekmenin ya da eski şarkıların 196548933 kez cover’ını yapmanın hiçbirimize bir
faydası yok maalesef.
Önemli Not: Canla başla çalışıp,
beste yapıp şarkı söylediği halde, kıymetli halkımızdan hiçbir yeteneği olmayan
popüler şarkıcıların yarısı kadar değer görmeyen müzisyenlerimizi tenzih
ediyorum. Lafım müzisyenim diye geçinip, kulağımızı kanatanlara!
Yorumlar
Yorum Gönder