Kötü Filmlerden Öğrendiklerimiz Harcadığımız Zamana Değer mi?
Tartışmaya başlamadan önce iyi film ve kötü film nedir onu bir ortaya
koymak lazım. Tabiidir ki bu işle profesyonel olarak uğraşan insanlardan
seyircisine varana kadar, herkesin iyi ve kötüyü tarif ederken kullandığı
özellikler görecelidir. Burada yazacaklarım benim iyi/kötü filmden ne
anladığım. Bana katılıp katılmamakta özgür olduğunuz gibi, kendi tanımınız
çerçevesinde de değerlendirebilirsiniz olayı.
İyi film; izlediğinizde
tatmin olduğunuz, vaat ettiği hisleri sizde bırakan, hikayenin aklınızda soru
işaret kalmadan tamamlandığı filmdir.
Kötü filmler ise; her şeyin
kötü bir senaryoyla başladığı, sonrasında da bir şeylerin hep yanlış gittiği,
eksik kaldığı filmlerdir. Ne teknik olarak sizi tatmin eder ne de duygusal
olarak.
İyi bir film ortaya
koymak ancak o filme emeği geçen, senaristinden teknik ekibine varana kadar
herkesin işini ayna anda iyi yapmasıyla ve yaptığı işten tatmin olmasıyla
mümkün olur.
Kötü filmlerde ise
ortaya çıkan işin sizi bile tatmin etmediği bir durum söz konusudur ki, böyle
bir noktada seyirciyi tatmin etmesini beklemek çok iyimser bir yaklaşım olur.
Eğer seyirciden aldığınız geri bildirim cümleleri iyi başlayıp, ‘ama’ ile
devam ediyorsa bir şeyler yolunda gitmemiş demektir.
Filmin senaryosu
harikaydı ama oyunculuklar o kadar iyi değildi!
Oyuncuların performansı
beni büyüledi ama hikaye oyuncular kadar büyük değildi!
Yönetmen iyi iş çıkarmış
ama zaten böyle bir senaryoyla daha iyisini beklemek haksızlık olurdu!
Bu örnekleri çoğaltmak
mümkün. Daha fazlasını görmek isteyenler, herhangi bir filmi seçip ona ait
seyirci yorumlarını okuyabilirler.
İyi film, kötü film
kavramlarını kendi bakış açıma göre tanımladığıma göre esas meseleye gelelim.
Kötü Filmlerden Öğrendiklerimiz Harcadığımız Zamana Değer mi?
Benim soruya cevabım ‘Hayır’.
Bence senaristler bir şeyler öğrenmek amacıyla kötü filmleri alıp izlemek ya da
analiz etmek için vakit kaybetmemeliler. Bu filmler analiz edilip neden kötü
oldukları bulunmalıdır. Ancak bunu yapması gerekenler senaristler değil senaryo
hocaları/senaryo doktorları/senaryo danışmanlarıdır. Eğer herhangi bir
kötü filmin neden kötü olduğuyla ilgili bir analiz bulursanız alıp okuyun ama
analiz etmeye çalışmayın. Neden mi?
Müsaadenizle bunu bir
örnekle açıklayayım. Diyelim ki dünyanın en hızlı koşan atleti olmak
istiyorsunuz. Tüm rekorları alt üst edip kendi rekorlarınızı tarihe yazdırmak
en büyük hayaliniz. Bu durumda ne yaparsınız? Evrenin en yavaş koşan atletini
bulup, neden yavaş olduğunu araştırdıktan sonra, onun yaptığı hataları
yapmaktan kaçınmaya mı çalışırsınız? Yoksa Usain Bolt’un çalışma programını
bulup, onun yaptıklarını yapıp hatta daha sıkı çalışıp, daha iyisini yapmaya mı
çalışırsınız? Aklı başında her insanın yapacağı ikincisini seçmek olur değil
mi? Evet kötü atlet neden o kadar kötü bu da araştırılıp, anlaşılmalı ama bunu
yapması gereken dünyanın en hızlı atleti olmaya çalışan siz değil, o atletin
antrenörüdür.
Bizim için öncelikli
mesele filmin iyi ya da kötü olması değil bizim ne yapmaya çalıştığımız. Eğer
amacınız senaryo hocası olmak ise, evet okuyabildiğiniz kadar teknik kitap
okuyun, iyi kötü demeden analiz edebildiğiniz kadar film analiz edin ki öğrencilerinize, bakın bunları yaparsanız yazdığınız hikaye, çektiğiniz film bir
şeye benzemez diyebilin. Ama amacınız senarist olmaksa naçizane size
tavsiyem mümkün olduğunca çok iyi film izleyip, bu filmleri analiz ettikten
sonra nasıl iyi olduklarını görüp, iyi olmak için onların yaptığı her neyse onu
daha iyi yapmanın bir yolunu bulun.
Diyebilirsiniz ki ne
kadar zaman alırsa alsın harcamaya hazırım. Ben kötü yapılmış filmlerden de çok
şey öğreneceğimi düşünüyorum. O zaman devam edin. Dilediğinizi yapmakta
özgürsünüz elbette. Benimki sadece kendimce yaptığım bir değerlendirme, kendi
uygulayış biçimim. Zaman en kıymetli şey ve dikkatli olmazsanız nasıl
geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Bu yüzden bir amacınız varsa stratejik hareket
etmek sizin için daha avantajlı olabilir. Attığınız taş ürküttüğünüz kuşa
değmeli!
Film analizi demişken
değinmeden geçemeyeceğim. Esaretin Bedeli filmini konu alan Mark Kermode’ye ait kitabı okumanızı tavsiye ederim. Bugüne kadar
okuduğum en iyi film analizlerinden biri. Filmin içindeki karakterlerin
yaşadıkları olayların, filmin çekildiği yerlerin derin anlamları, çeken ekipte
ve seyircide bıraktıkları ve daha pek çok şeyi bulabilirsiniz bu kitapta.
Yorumlar
Yorum Gönder